Evrenin Başlangıcı ve Paralele Evrenler: Bir Büyük Patlama ve Sonsuz Olasılıklar
Evren, yaklaşık 13.8 milyar yıl önce, çok yoğun ve sıcak bir patlamayla oluşmuştur. Bu patlama, bildiğimiz evrenin ilk adımlarını atmıştır. 1929 yılında, Edwin Hubble yaptığı uzun hesaplamalar sonucunda galaksilerin birbirinden uzaklaştığını keşfetmiştir. Yani, evrenin genişlediğini anlamamız, evrenin sürekli bir değişim içinde olduğunu ve geçmişte olduğu gibi bugün de büyümeye devam ettiğini gösteriyor.
Evrensel genişlemeyi anlamak için basit bir örnek verelim. Evreni üzümlü bir kek gibi düşünün. Kek pişerken, üzerindeki üzümler (galaksiler) birbirlerinden uzaklaşır. Kekin kabarması evrenin genişlemesi gibidir. Eğer bu durumu tam tersine çevirirsek, başlangıçta yoğun bir kek karışımından başlamıştık, tıpkı Büyük Patlama teorisinde olduğu gibi.
Şekil 1: Genişleme Teorisi [1]
Fakat bir de başka bir bakış açısı var. Hugh Everett III'e göre, Büyük Patlama sadece bir kere olmadı. Sürekli büyük patlamalar oluyor ve birden fazla evren, yani paralel evrenler sürekli olarak oluşuyor. Bu teoriye paralel evrenler teorisi denir. Düşünün, evreni bir baloncuk olarak kabul edersek, bizim evrenimiz aslında bu baloncuklar havuzunda bir baloncuktur.
Şimdi paralel evrenlere gelelim. Kuantum mekaniği, atomların yerini ya da hızını aynı anda bilemeyeceğimizi söyler (Schrödinger belirsizliği). Bunu daha detaylı anlamak için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz. O zaman, evrenin olasılıkları üzerine düşündüğümüzde, her şey mümkün. Sonsuz sayıda büyük patlama olabilir ve her biri farklı sonuçlar doğurur. Örneğin, paralel evrende anne babanız hiç tanışmamış olabilir ve siz de o evrende hiç doğmamışsınızdır. Ya da belki onlar tanışmış ama başka bir çocukları olmuştur. Olasılıklar sonsuzdur, istediğiniz kadar paralel evren yaratabilirsiniz.
Peki, 13.8 milyar yıl önce ne vardı? Biraz düşünürken aklıma gelen iki farklı teorim/düşüncem var. İlkine göre, 13.8 milyar yıl önce sadece bizim evrenimiz için bir Büyük Patlama gerçekleşti. Ancak diğer Büyük Patlamalar da oluyordu, yani birden fazla evren vardı. Sonsuz evrenler hep vardı ve bir evrenin sonu geldiğinde, bir diğeri başlıyordu. Hangi evrenin başı ve sonu olduğunu kestirmek de mümkün değil. Evrenlerin sürekli olarak doğup çökmeleri, hiçliğe gitmeleri, bir zaman döngüsünün parçasıdır. Bu evrimsel bir süreç gibi devam eder, her şey dönüşüm içindedir. Ama bu demek değil ki gezegenler çökmez, ya da hiçbir şey yok olmaz. Tüm bu süreçler, hayat gibi, tekdüze değil, hep değişim içindedir.
İkinci teorime göre ise 13.8 milyar yıl önce ilk büyük patlama oldu ve o patlamadan sonra milyarlarca yeni patlama gerçekleşti. Ancak bu teorinin, 13.8 milyar yıl öncesini açıklamada eksik kaldığını düşünüyorum. Aslında genel olarak bakıldığında, biz insanlar hep bir şeyin başlangıcını ve sonunu düşünüyoruz. Ne zaman doğdun, ne zaman okula başladın, ne zaman geldin? Ama belki de evren böyle işlemiyor. Her şey aslında hep vardı. Ne başı, ne de sonu var. Ancak bu, gezegenlerin ya da yıldızların hiç çökmeyeceği anlamına gelmez. Çöküşler ve oluşumlar hep devam edecektir. Evrende hiçbir şey sonsuz kalmaz.
İnsan bazen delirecek gibi oluyor, değil mi? Ama özgürce düşünebilmek, insanın en güzel özelliği. Belki de bu, bakış açımızı değiştirmemize yardımcı olacaktır. Şunu tekrar vurgulamak isterim, bu paragraf tamamen benim çıkarımlarım. Kanıtlanmamış bir teoridir. Ama unutmayın, bu tür teoriler genellikle atom altı parçacıkların keşfiyle ilgilidir ve metalürjiyle değil, kozmolojinin araştırma alanıdır. Bu araştırmalar özellikle CERN gibi merkezlerde yürütülmektedir.
Metalürji ve Evrenin Kimyası: Cevherler ve Elementler
Metalürji açısından bakıldığında, evrenin oluşumundan sonra, sadece gaz tabakası vardı. Ne katı, ne de sıvı. Bu gaz, %75 hidrojen ve geri kalan kısmı helyumdan oluşuyordu. Yani periyodik tablodaki diğer elementler henüz oluşmamıştı. Sadece basit bir atom olan hidrojen vardı.
Bu gaz tabakasının yoğun olduğu bölgelerde, kütle çekimi etkisiyle daha fazla gaz kendilerine çekildi ve yoğunluk arttı. Böylece füzyon tepkimeleri için yeterli basınç ve sıcaklık sağlandı. Bu durumda, hidrojen atomları birleşerek helyum oluşturdu. Füzyon tepkimesi, atom çekirdeklerinin birleşmesiyle gerçekleşen nükleer bir reaksiyondur. Sonunda nötronlar ve yüksek enerji salınımları meydana gelir.
Yıldızlar, bu füzyon reaksiyonları sayesinde oluşmaya başlar. Yıldızların içinde üretilen enerji, kütle çekimi ile dengeye gelir. Fakat, yıldız enerjisini kaybedip, kütle çekimi tarafından sıkıştırılınca çökmeye başlar. Bu süreç süpernova adı verilen büyük bir patlamaya yol açar. Yüksek enerjili bu patlamalar, ağır elementlerin oluşumunu sağlar. Yani bugün kullandığımız oksijen, demir, hatta bizler dahi, ömürlerini tamamlamış patlayan yıldızların küllerinden geliyoruz.
Bunun anlamı şu: Hepimiz aslında yıldız tozuyuz! [2][3]4] Bilimle kalın!
[1]https://en.wikipedia.org/wiki/Chronology_of_the_universe#/media File:CMB_Timeline300_no_WMAP.jpg
[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/B%C3%BCy%C3%BCk_Patlama
[3] https://www.teknovudu.com/fuzyon-nedir-nasil-gerceklesir-dunyada-fuzyon/
[4] https://www.britannica.com/science/nuclear-fusion/Energy-released-in-fusion-reactions